Ayrılık ya da ölüm

Son, yolculuğun bir parçasıdır. Gerçekçi bir yaklaşımla bakıldığında kaçınılmazdır. Var olan tüm yollar, sona varmakta. Sonun varlığı, başlangıcı etkilememeli. Bukowski'nin söylediği gibi 'Çıkışın var olduğunu bilmek, içeride kalmayı kolaylaştırır'. Sonun varlığı, o anların en güzel şekilde değerlendirilmesine sebebiyet vermektedir. Ya ölüm, ya da taraflardan birisinin gidişi. Ele alınması gereken konu burada kendini göstermekte. Söz konusu ölüm olduğunda, tesiri bireyi uzay boşluğunda süzülmekten daha fazla boşlukta hissettiriyor. Çünkü alışkanlığın, fiziksel anlamda göçtü, anılar, manevi değeri her şeyi sende kaldı. Peki ya ayrılık? Varlığını sürdürmesine rağmen, o varlığın yanında olmayışı? Kıyaslamaya yöneldiğimizde, varlığının bilincinde olmak, kendisini yaşıyor görebilmek, gidişinin içimizde yarattığı üzüntüyü eritebiliyor. Son yolculuğun bir parçasıdır fakat son 'tek' değildir. Bazı söylemler gereği, bir sonun yeni bir başlangıç olduğu iddia edilir. Dürüst olmak gerekirse inkar edilemez bir gerçek olarak ele alabiliriz. Yaşadığımız son, alışkanlık hissi ile yoğrulunca ve duygular da işin içerisinde girdiğinde, ümitsizlik, hiç olmadığı kadar vücutta kendini göstermekte. Tüm bu yazılanların bilincinde hareket edilmeli, duygulara söz geçirmeli, hiçbir şeyin bâki olmadığını-bu sonun bizde yarattığı acının, alışkanlıkların- bilerek, sonun getirilerinr kucak açmalıyız.

Yorumlar

Popüler Yayınlar